YAŞAMAK

Aslolan yaşamaktır bu hayatta. Daha iyi yaşamak ve yaşatmak için çaba göstermektir. Yaşamak; öyle yaşamak ki sonsuzluğa uzanmak.

Ölüm de bir gerçek tabi ki. En az yaşamak kadar somut ve hayatın içinden bir gerçek.
Aslında ölüm bir parçası yaşamın, öyle bir parçası ki; birinin varlığı diğerinin yokluğuyla imkansız gibi. Karanlık olmadan ışığın varlığı, siyah olmadan beyazın varlığının imkansız olduğu gibi. 

Tabiatta ki yenilenmenin zorunlu kıldığı bir gerçek. Sararan yapraklar dökülecek ve yemyeşil, taptaze canlı mı canlı yapraklar çıkacak yerine. Eskimiş, kokuşmuş olan, artık görevini yerine getiremeyen dinlenmeye çekilecek ve yerine capcanlı, enerji dolu olan gelecek. 

Bunu böyle kabul etmenin sağlıklı bir bakış açısı yakalama ve rasyonel değerlendirme açısından önemli olmasının yanında, ölümün hedeflenmesi, düşünce yapısının kanseri ve korkunç bir ruhsal faciadır.

Ancak birinin yaşam hakkına umarsızca kast ediliyorsa, bunu yapan kişinin halen nefes alıyor olması insanın ağırına gider. Neden?

Küçük bir çocuk; hiç bir şeyden habersiz bir hayat tomurcuğu istismar ediliyor, ona etkisini hayatından hiçbir zaman silemeyeceği ve unutamayacağı bir travma yaşatılıyorsa, bunu yapan kişinin halen nefes alıyor olması ağır gelir bize. Neden?  

Mesele bir hayatın karartılmasıdır çünkü. Bir yaşama son verilmesi veya yaşasa bile yaşamdan tat almanın ona imkansız kılınması. Aynı imkanlardan bunu yapan kişinin de yoksun bırakılması meselesi ise devlet düzenine ve hukuksal sisteme ait bir meseledir. Esasında bir insanın hayatına son veren bir kişi dünyada bazı hukuk sistemlerindeki uygulamalarda olduğu gibi kendi hayatıyla bunun bedelini ödeyebilir. Fakat tüm hayatının temelinin atıldığı ve karakterinin inşa edildiği bir zaman diliminde bir çocuğa karşı yapılan bir istismar nasıl telafi edilebilir? Bunu yapan kişi hayatını bedel olarak verse neyi telafi etmiş olabilir. Taze bir ruhun yaşadığı bu derin travmadan sonra hayatında hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktır. Bunu yapan kendini milyon kere de öldürse neye değer? Bu masum yavru yaşadığı olaydan sonra her an ve her saniye hayattan zevk almak şöyle dursun, ruhunda cehennemi yaşayacaktır. Onun için ölümden sonra bir hayatın var olduğu düşüncesi, bir ceza ve ödül sisteminin işletileceği inancı, insana böyle durumlarda teselli verir. 

Yaşamaktır aslolan ve yaşatmak. Ölmeyi ve öldürmeyi idealize etmek, düşünce yapısının kanseri, ruhun felç olduğunun göstergesidir. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar